Kara Şafak

Coğrafya ve Tarihçe

KUZEY: Adalar diyarı, Ejder adaları, buz ülkesi ya da sadece kuzey. Kuzey kabileleri (Ejder, Kaplan, Kurt, Kartal ana kabileler, tüm kabileler hayvan ismi). Aile, Kabile, Yurt. Adalar birbirlerine köprülerle bağlı. Bahar ve yaz sandallar ya da köprüler kullanılarak geçiş, kışın kızaklarla. Mavi Devler, Ejderhalar, Ala Kurt, Ala Ayı bu bölgede yaşar.

Pençe, Buz ülkesi ya da sadece Kuzey olarak bilinir. Bu soğuk diyarda kendilerine Kuzan diyen insan kabileleri genelde birbirlerine köprülerle bağlı irili ufaklı yüzlerce adada yaşar. Adaların tepeden görünümü pençeyi anımsatmaktadır. Bu adalar arasındaki su akıntıları kışın donar ve temel taşıma kızaklarla gerçekleşir. Baharda buzlar erir ve dalgalı su geçişe izin vermez. Yazın deniz sakinleşir ve geçiş sandallarla sağlanır. Yoğun ormanlarla, sarp kayalı dik dağlarla çevrili kuzeyde yaşam kolay değildir. Ala kurtlar, ala ayılar bu bölgede yaşar. Coğrafik olarak çok engebelidir. Tarıma elverişli geniş düzlükler yoktur. Bu nedenle halklar genelde hayvancılıkla uğraşır. Keçi en yaygın küçükbaştır.

Kuzey ejderhaların ülkesidir. Ejderhalar tüm kuzeyde hem korkuyla hem saygıyla anılır. Kuzeyde tüm ana tanrılara saygı duyulur ama bunlardan en çok bineği kızıl ejderha olan savaşçıların tanrısı Forn önemsenir. Forn en çok önemsenirken en az sevilen de büyü tanrıçası Qor’dur. Bunun temel nedeni kadim çağlardan beri iki büyük savaşın kuzeyin savaşçı milletleri ile güneyin büyücü milletleri arasında yaşanmış olmasıdır. Büyü savaşları adı verilen bu büyük olaylar tüm dünyanın şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. İlk büyü savaşları Atheron ve Qor’un insanlarla omuz omuza Neflere karşı savaşmak için yer yüzüne inmek zorunda kaldığı, yüzlerce yıl süren bir olaydır ve milad olarak kabul edilmektedir. İkinci büyü savaşları bin iki yüzlü yıllarda yaşanmış, otuz üç yıl sürmüş ve kuzeyin bozgunuyla sonuçlanmış muazzam bir olaydır. İkinci büyü savaşlarının sonucunda büyücüler istilacı Kuzanları o zamanlar Çarnafas olarak adlandırılan bir bölgede kıstırmış ve ardından güçlü hüküm büyüleriyle bu kara parçasını ana karadan ayırmışlardır. Oluşan adaya tepeden görünümünden dolayı pençe adı verilmiştir. Kuzeyde hala büyüye karşı ön yargı ve nefret kendini göstermektedir. Bununla birlikte Kuzan’lar büyüyü tamamen red etmiş değildir. Kuzan şamanları ruhlar üzerinden büyü yeteneğini kullanmaktadır.

Kuzanlar büyük yenilgilerinin ardından tüm yerdiyarı fethetme hayallerinden vazgeçmiştir. Kuzeyin şaman ve ruhbanları tanrıların büyü savaşlarında onların karşısında durduğuna karar vermiştir ve Kuzanlara istilaya kalkışmak yasaklanmıştır. Bu yasağa rağmen bu savaşçı milletten fetihe çıkanlar olmuştur. Bunlar arasında en yakın zamandaki Ejder kabilesinin battalı (savaşçıların lideri) olan Rotgar’dır. Rotgar Köpekbalığı kabilesiyle anlaşıp Çayırca’yı istila etmiştir. Bu istila nedeniyle Ejder kabilesi Rotgar’ı ve savaşçılarını kabileden kovmuş, Rotgar’a yılan denmiştir. Kuzeyde en büyük hakaretlerden sayılan “yılan” yitip gitmiş hain bir kabilenin adıdır ve en büyük hainler kabilelerinden kovulup yılan olarak adlandırılmaktadır. Rotgar ise bu ismi benimsemiştir ve kendine yılan kral adını vermiştir.  

Pençe’nin en kuzeyinde mavi devlerin yaşadığı Buzça kale yer almaktadır. Kendilerine Yotun diyen, Kuzanlar tarafındansa Gökdevler olarak bilinen dağ devleri, kendi dilleri olan akıllı canlılardır ve sınırları konusunda aşırı koruyucu davranırlar. Binek olarak mamut, ev hayvanı olarak ise ala ayı besleyen bu kavim Buzça kalenin kuzeyinde irili ufaklı onlarca köye yayılmıştır ve topluca Yotun krallığı olarak anılmaktadır. En kuzeydeki Kuzan kabilesi olan Kaplan kabilesi Yotun krallığı ile sürekli çatışma halindedir. Zaman zaman kısa sürekli barış sağlansa bile İnsan ve dev kabileleri arasında kalıcı bir barış olası görülmemektedir. Sert karakterli, acımasız, savaşçı Kaplan kabilesinin yaşadığı Buzyayla, güçlünün sağ kaldığı zayıfın ise öldüğü katı kuralları olan bir ülkedir. Kaplan kabilesi aynı zamanda kuzeyin en büyük ordusuna sahiptir, gücünü ve sınırlarını korumak için komşu kabilelerle çatışmaktan hatta onları yok etmekten geri durmaz. Kaplan kabilesi Ejder kabilesinden sonra en çok Ejder binicisi çıkaran kabiledir.

Pençe’nin orta kesimlerinde en büyük ada olan Batmaz ada bulunur. Bu kesim daha çok yoğun ormanlarla çevrilidir. Bu ormanlardan en ünlüsü Derderser ormanında gizemli Kurt kabilesi yaşar. Kurt kabilesi kendini ikinci büyü savaşları sonrasında diğer kabilelerden soyutlamıştır. Söylentiler bu güçlü kabilenin tamamının kontrol edilemez bir lanetin etkisi altında kaldığı yönündedir. Gezginler bu ulu ormanlarda kurtadamların gezdiğini ağaçların örtüsü altında gizli bir savaşın devam etmekte olduğunu iddia etmektedir. Kimse kolay kolay kadim İlva rahiplerinin koruduğu bu yasak ormanın sınırlarından içeri girmeye cesaret etmez.

Pençe’nin parmak adalarında yaşayan onlarca kabileden en önemlisi Ejder kabilesidir. Volkanik ejder dağının çevresindeki Yediler adı verilen ada grubunda yaşayan bu kabile hem ejderhaların hem de ejder binicilerinin yetiştiricisidir. Tüm diğer kabileler tarafından saygı duyulan Ejder kabilesi Pençe’nin özellikle Pençe dışıyla bağlantılarında lider konumdadır. Kuzanlarda merkezi bir yönetim yoktur. Kabilelerin ünlü deyişi  “önce aile, sonra kabile, sonra Kuzan” şeklindedir. Merkezi bir yönetim olmasa da kabileler, sözden de anlaşılacağı üzere, herhangi bir tehdit altında hızla birleşir. Bununla birlikte kuzeyin tehdit altında olmadığı zamanlarda kabileler arası çatışmalar oldukça yaygındır. Bu çatışmalar genelde daha kuvvetlinin galip çıktığı ve Kuzanların güçlendiği mücadeleler olarak görülür.

Kuzeydeki önemli kabilelerden ikisi: hayvancılıkla uğraşan, göçebe Keçi kabilesi ve Darlıca adasındaki koca kulelerde yaşayan, yazmanlıktan, kabile vezirliğine, Forn ruhbanlarının eğitiminden, mahkeme hakimliğine ve otacılığa kadar pek çok hizmeti diğer kabilelere sağlayan Kuzgun kabilesidir. Her iki kabile de diğer savaşçı kabilelerin boyunduruğu altındadır.

Kuzeyin en güneyinde Pençe’yi ana karanın Çayırca’sına bağlayan, yan yana ancak üç kişinin yürüyebileceği kadar dar ve kilometrelerce uzunlukta tek bir köprü bulunmaktadır. İkinci büyü savaşlarında kuzeyi mağlup eden Dolunay büyücüleri tarafından oluşturulmuş bu koca köprünün adı Bozguncu’dur. Köprünün kuzey sonunda Kartal kabilesinin kontrolündeki Koca Tünek kalesi vardır. Kaleye yeşil bir ejder bekçilik eder. Kartal kabilesi güney ile tek bağlantı noktasında olduğu için ve son yıllarda ticaret yolları önem kazandığı için kabilelerin en zenginidir.

Kuzeyin adalarını çevreleyen buz denizinde dev mavi ejderhalar yaşar. Karadaki kuzenlerinden farklı olarak uçmayan bu avcı deniz yaratıkları Buz ülkesinin dış bir güce ait donanma tarafından istila edilmesi ihtimalini ortadan kaldırmıştır ama aynı zamanda Kuzanların açık denize kolaylıkla açılmalarını da imkânsız hale getirmiştir. Kuzeyde sadece iki kabile (ahtapot ve köpekbalığı) sırasıyla doğu ve batıda açık denize açılabilme cesaretini göstermiştir. Kuzeyde bu kabilelerden olanlar hor görülür ve deli olarak adlandırılır. 

Diğer kabilelere bağlı olmayan haydutlar Çakal kabilesi olarak anılır. 

ORTA KUZEY

Yüksek ovalar, Bozkır, Loncalar, Derebeylikleri. Merkezi yönetim yok. Tapınakların ve loncaların en güçlü olduğu bölge. En güçlü derebeyleri: Ayazbozan (Ayaztepe-papatya), Alageyik (Hisar-gül), Boynuzkıran (Poyraz-zambak), Kızılçekiç (Karaçınar-lale). Pasliman bu bölgede. Minotorlar bu bölgede yaşar.

Çayırca ya da Yüksekova olarak bilinen orta kuzey, geniş bozkırlardan, seyrek dağlardan ve küçük koruluklardan oluşan, çeşit çeşit hayvanların, derebeylerinin ve loncaların diyarıdır. Çayırca’ya görünürde dört büyük derebeylik hükmetmektedir: Kuzey-doğuda Boynuzkıran, Kuzey-batıda Ayazbozan, Güney-doğuda Alageyik ve Güney-batıda Kızılçekiç aileleri. Çayırca’nın sonsuz düzlüklerinde hem hayvancılık, hem de tarım oldukça yaygındır.

Çayırca’da ikinci büyü savaşları sonrasında kurulan Meren krallığından artık geriye pek bir şey kalmamış olsa da halk halen kendine Meren demektedir. Bölge Madranas tarafından Merenistan olarak adlandırılmaktadır. Yerdiyarın tamamında büyücü efendilere karşı çıkan isyanlar ilk bu bölgede başlamış ve ardından güneye yayılmıştır. Bunun sonucunda beş büyü krallığından geriye sadece Dolunay kalmıştır. Meren krallığı 734 yılında çöktükten sonra özgürlüğüne kavuşan büyübilmez köleler bölgede Karança krallığını kurmuştur. Karança sonraları hem güney doğusundaki Qu’amar hem de güney batısındaki Çandıra büyü krallıkları ile mücadele etmiştir. Büyücü efendilerine isyan eden dağ milletleri, Karança dışında minotorların ve cücelerin yardımı ile 812 yılında Çandıra krallığını sona erdirmiştir. Qu’amar ve Bederil ise gizemli olaylar sonucu bininci yıl öncesinde yok olmuştur. Qu’amar’ın yayıldığı bölge Yerdiyarın en büyük çölü olan Alayutan’a dönüşürken, Bederil adası batarak yok olmuştur.

Bölgenin bugünkü durumu önemli ölçüde son kuzey istilasının sonuçlarına göre şekillenmiştir. Kuzeyli Ejder kabilesinin bir battalı olan yılan kral Rotgar ordusuyla 1220 yılında doğu denizinin kuzeyinden karaya çıkmış ve ardından gelen yirmi yılda tüm bölgeyi güneydeki Alayutan çölüne ve Madranas sınırlarına kadar o zamanlar Karança krallığına ait olan tüm toprakları ele geçirip kendi krallığını ilan etmiştir. Rotgar Çayırca usulünü benimsemiş, kendine bir soyad ve arma yaptırmıştır. Ölümünden sonra yerini oğlu Dernor almıştır. Dernor geride varis bırakmadan öldüğünde, 1303 yılınca krallık dağılmıştır. Yıllarca süren güç mücadeleri sonucunda dört derebeyliği Çayırca’nın kontrolünü bölüşmüş ve 1412de imzalanan Altıngüneş antlaşması ile hiç kimsenin krallığını ilan etmemesi konusunda anlaşılmış, taç şekilli kral armasının kullanımı yasaklanmıştır.

Kuzey-doğuda sembolleri zambak olan Boynuzkıran ailesi hüküm sürmektedir. Çayırcanın en büyük şehri, binlerce insanın yaşadığı Poyraz onların hükmü altındadır. Derebeyi konağı beyliğin batı sınırlarında olan Poyraz şehrindedir. Konağı kalede olmayan tek derebeyi Boynuzkırandır. Boynuzkıran beyliğinde dört büyük kale bulunmaktadır. Sertesen kalesi Poyraz’a yakın, Üçünlük kalesi kuzey doğuda, Altıngüneş hisarı kuzey batıda ve Cinkar kalesi güney batıdadır. Sırtan dağlarının eteğindeki Üçünlük at beylerinin akınlarına karşı inşa edilmiştir. Karalan gölünün kıyısındaki Cinkar kalesi aynı zamanda Alageyik beyliği ile sınırı korumaktadır. Bunlara ek olarak Atheron ve İştil ruhbanlarının ortak tapınağı, yetimevi ve kışlası olan bölgenin en büyük kalesi Altıngüneş hisarı ile Yılan kralın kadim tahtının bulunduğu şimdilerde bir yıkıntıdan fazlası olmayan Karalale kalesi de Boynuzkıran topraklarında yer almaktadır. Bölgedeki önemli yerlerden birisi de Pençe’yi anakaraya bağlayan Bozguncu köprüsüdür. Pençe’nin Kartal kabilesiyle ticaret Boynuzkıranların kontrolündedir. Bu sayede Boynuzkıranlar orta kuzeyin en güçlü ailesi olmuştur. Bu güçte önemli pay tüccarlar loncasınındır. Poyraz’ın kuzeyindeki Kuzgunluk dağları aynı zamanda minotorların yaşam alanıdır. Yılan kral Sırttan dağlarındaki minotor kabilelerine savaş açtığında kaçarak Kuzgunluk’a yerleşen bu barbar kavimler yağma için bahar ve yaz aylarında yayla ve ovalara inmektedir. Boynuzkıranlar köylerini korumak için sürekli minotorlarla çatışma halindedir. İşin aslı soyadları da buradan gelmiştir. Poyraz derebeyi Nalad Karfas Sertesen 1576 yılında Kanlıgüz savaşlarında Alageyik derebeyinin ve gizlice büyücüler loncasının desteklediği minotor ordusuna karşı büyük bir zafer kazandığında Boynuzkıran soyadını almıştır. Boynuzkıran beyliğinin kuvvetinin nedenlerinden biri de yıllardır bu beyliğin ruhban sınıfı tarafından sevilmesidir. Boynuzkıranlar hem Atheron hem de İştil ruhbanlarını sürekli desteklemişler ve onların da desteğini kazanmışlardır. Boynuzkıran beyliğinin doğusunda, Sırttan dağlarının eteklerinden Kuzgunluk dağlarının eteğinden akan Sazlısu ırmağına kadar olan Nalezer yaylası denen bozkırlık arazi Kuzan’ın göçebe At kabilesinin yurdudur. Şimdilerde barış ilan edilmiş olsa da Pençe’nin güneyinde yaşayan tek Kuzan kabilesi olan At kabilesinin cengaverleri uzun yıllar boyunca Boynuzkıranlarla (ve daha güneyde Alageyiklerle) çatışmıştır. Üçünlük kalesi sırf bu tehdite karşı kurulmuş bir kaledir. Poyraz dışında Örenli, Sedirli ve Çatmatepe bölgenin önemli şehirleridir. Sedirli Küllüce tepesine ve kötü şöhretli Karalan’a yakınlığı açısından önemlidir.

Kuzey-batıda sembolleri papatya olan Ayazbozan ailesi hüküm sürmektedir. Ayazbozanlar Yılan kral döneminde derebeyliğine yükseltilmiştir. Ayazdağların eteğindeki Ayaztepe kalesi Karança krallığının Yılan krala karşı son savunma noktası olmuştur. İkinci büyü savaşlarından kalma kale yıllarca süregelen kuşatmaya rağmen bir türlü düşmemiş, nihayet 1339 yılında bir Forn ruhbanı olan silahdar Nerçe tarafından ele geçirilmiştir. Galibiyetten çok etkilenen Yılan kral Nerçe’yi derebeyi yapmış ve Ayazbozan soyadını vermiştir. Nerçe Ayazbozan Çayırcalı tarihinin tek kadın derebeyidir. Sonraki yıllarda Ayazkale kışlaları krallığın en büyük askeri gücünü oluşturmuştur. Yılan krallık çökmeye başlayınca Çayırca’yı ele geçirmek için ilk harekete geçen derebeylik Ayazbozan olmuştur. Kısa sürede yılan kralın en büyük limanı olan Sondemir’i ele geçirmişler ardından ordularını diğer bölgelere sürmüşlerdir. Birleşen diğer derebeyleri tarafından 1411 Altınova savaşında yenilgiye uğratılınca da Altıngüneş antlaşmasını kabul etmek zorunda kalmışlardır. 1535’de çıkan tüccarlar loncası desteğiyle çıkan isyan (Kızıldere olayları) sonucunda Sondemir’in kontrolünü korsanlara kaptırmışlar sonrasında ne kadar uğraştırlarsa da alamamışlardır. Sondemir o zamandan beri Pasliman olarak adlandırılmaktadır ve Çayırca’da haydutların, korsanların ve arananların yuvasıdır. Ayazbozanlar özellikle tüccarlar loncası ile çatışmasından, Çayırca’nın en fakir derebeyliğidir ama yine de eğitimli ve disiplinli orduları ve savaşçılar loncasının desteği onların konumlarını korumalarını sağlamıştır. Ayazkale dışında Pasliman ve Kızıldere bölgenin büyük şehirleridir.

Güney-doğuda sembolleri gül olan Alageyik ailesi hüküm sürmektedir. Kurakça adı verilen bu bölge isminden de anlaşılacağı üzere Çayırca’nın en verimsiz bölgesidir. Bölgenin güneyi Alayutan çölüyle son bulmaktadır. Kuzeyinde ise Coşmak deresi ve Karalan gölü ve Nazlıca deresi, Boynuzkıran ile sınırı belirlemektedir.  Kurakçalılar ikinci büyü savaşları öncesinde buraya göçmüş Kuzanlardır. O zamanlar Geyik kabilesi olarak adlandırılan kuzeyliler büyük mağlubiyet sonrası göçmeyi reddetmiş ve Çayırca usulü Alageyik soyadını ve gül sembolünü alarak beyliklerini ilan etmişlerdir. Kuzan geleneklerinin çoktan unutulduğu bölgede Alageyikler’in kuralları ve yaşam tarzları diğer Çayırca’lılardan farksızdır. Yılan kralın istilasında Kurakça derhal teslim olmuş ve ardından da Ayazbozanlara karşı birleşen Kızılçekiç ve Boynuzkıranları ancak galibiyet yakınken desteklemeye başlamışlardır. Kurakça’nın en büyük zenginliği Alayutan çölünün sınırlarındaki Tozlutepeler’de bulunan altın madenleri ve birinci büyü savaşlarından kalma Kaderna şehri yıkıntılarıdır. Kaderna yıkıntıları büyücüler loncasının desteğini alabilmelerini sağlamıştır. Bununla birlikte Kurakça özellikle yiyecek açısından neredeyse tamamen ticarete bağımlıdır ve bu nedenle hem tüccarlar loncasının hem de karavan muhafızlarını sağlayan savaşçılar loncasının Alageyikler üzerinde ciddi etkisi bulunmaktadır. Resmi olarak kabul etmeseler de bölgede kölelik “madencilik” adı altında devam etmektedir. Ayrıca Kaderna yıkıntılarında nef çağırma ayinlerinin yapıldığına yönelik söylentiler de bulunmaktadır.  Tüm bunlar Alageyiklerin hem Boynuzkıranlarla hem de Atheron ve İştil ruhbanlarıyla sorun yaşamasına neden olmaktadır. Bölgenin büyük şehirleri Karalan gölü kıyısındaki Kundak ve batı sınırındaki Ovalık’tır.

Güney-batıda sembolleri lale olan Kızılçekiç ailesi hüküm sürmektedir. Kızılçekiçler kendilerini son Karançalar olarak adlandırmaktadır. Liderleri ünlü savaşçı Arkan Kızılçekiçtir.  Konakları Karaçınar kalesidir. Madranas ile sınırı oluşturmaktadır. Bölgenin en verimli toprakları buradadır. Bölgenin büyük şehirleri Yazmak ve Maralı’dır. Liderleri Arkan Kılılçekiç’tir.

Yazmak, Maralı

Arkan Kılılçekiç son Karança

Yüksek ovalar, Bozkır, Loncalar, Derebeylikleri. Merkezi yönetim yok. Tapınakların ve loncaların en güçlü olduğu bölge. En güçlü derebeyleri: Ayazbozan (Ayaztepe-papatya), Alageyik (Hisar-gül), Boynuzkıran (Poyraz-zambak), Kızılçekiç (Karaçınar-lale). Pasliman bu bölgede. Minotorlar bu bölgede yaşar. ovalık

DOĞU: Madranas imparatorluğu, Kölelik sistemi. Goblinler. Gri Devler. Madraniler kuzeyde Gölcediyar, ortada Gümüşlü ve Altınlı, güneyde ise Çavdarlık illerinden oluşur. Madranas aynı zamanda Dikenek denizine bakan ve İmparatorun yaşadığı adanın/ ada şehrinin adıdır.

BATI: Alayutan çölleri, Çöl halkı, Kölelik sistemi, Kum Ejderleri

ORTA GÜNEY: Mavi orman (Göçenil), Köyler, Büyücü köy efendileri. Goblinler. Yeşil Devler.

GÜNEY: Dolunay, Büyücüler diyarı. Divan. Karasur. Golemler. Harpiler. Grifinler.

Milletler:

Kuzan: Yerdiyarın en kuzeyindeki tamamına Pençe denen karlı adalarda kabileler halinde yaşayan gelenekçi ve savaşçı halk. Kuzanca konuşurlar. 

Meren: Yerdiyarın orta kuzeyinde, Çayırca denen geniş ova ve vadilerinde, derebeylerin egemenliğinde, loncaların ve tapınakların güçlü etkisi altında yaşayan halk. Ortak dilde konuşurlar.

Çengen: Kuzanlar, şirmeler ve diğer halklardan oluşan göçebe bir millet. Madranas’ın uç kuzey valiliğinde ve Çayırca’da, yurtlarda yaşayan ve sürekli göçen at ustaları. Bozuk bir aksanla ortak lisanda konuşurlar.

Madrani: Yerdiyarın doğusunca uzanan, kast sisteminin egemen olduğu Madranas imparatorluğunun katı kurallarına göre valilerin boyunduruğu altında yaşayan vatandaşlar. Ortak dilde konuşurlar.

Şirme: Madranas imparatorluğunun kısmen istila ettiği Kesikli denize yayılmış Kırıkadalar denen adalarda yaşayan ilkel yerliler. Bazıları ortak dili bilse de farklı kabilelerin kendi dilleri vardır.

Sovak: Kırıkadalar’ın güneyinde yer alan Takalan denen kıtada Sovakya ve diğer krallıklarda yaşayanlar. Ortak dilde konuşurlar.

Kafçalı: Anakıtanın güneyinde Alayutan çölü ile Madranas arasında yer alan devasa Kafça dağının içindeki Özkor krallığında, ketum Cücelerin himayesinde yaşayan halk. Hem ortak dil hem de Cüce dili bilirler.

Çölkeş: Anakıtanın kuzeyi ve güneyi arasında Madranas dışındaki tek kara geçidi olan devasa Alayutan çölünün vaha şehirlerinde hanların egemenliğinde yaşayan halk. Ortak dilde konuşurlar.

Büyükulu: Madranas imparatorluğu ve Alayutan çölünün güneyinde, Dolunay’ı çepeçevre saran devasa, korkutucu ve gizemli Mavi ormanda (Göçenil) büyücü muhtarların himayesinde küçük köylerde yaşayan insanlar. Ortak dilde konuşurlar. Yamşir olarak da bilinirler. 

Dolunaylı: Devşirme sisteminin egemen olduğu, ünlü büyü divanının baş büyücülerinin yönettiği devasa tek bir şehirden oluşan, Dolunay büyü ülkesinde yaşayan halk. Ortak dilde konuşurlar.

Mitoloji, Tanrılar ve Din

Ebedi ışık beş eşit parçaya bölündü. Kendine İlva diyen ilk parça sonsuzluktaki ilk cisim olan kıtayı oluşturdu. İkinci parça kıtanın etrafını sarmaladı ve kendine Relias dedi. Üçüncü parça kıtanın üstünü örttü ve kendine Forn dedi. Denizleri oluşturan Relias ve Gök yüzünü oluşturan Forn düzen ve kaos ile kıtayı şekillendirmeyi tercih ederken İlva kendini bırakıp şekillendirilmeyi tercih etti. Bu üçüne Yer Diyar dendi. Dördüncü parça yüz bine bölünüp boşluğu yıldızlar halinde süslediler. Nihayetinde kendine Nef diyen beşinci parça ateşten bir küre formunda kıtanın üzerinde gezinmeyi tercih etti. Bu tanrılara biner yıldız hediye edildi. İlva bu yıldızlarla kara, hava ve sudaki canlıları; hayvan ve bitkileri yarattı. Forn 999 tane korkunç mahlukat yarattı ve bunlara Ejderha dedi. Ejderhalar ışık gibi ebedi olacaktı. İlvanın yarattığı yaşam döngüsünden muaf tutulacak ve biri öldüğünde bir diğeri doğacaktı. Nef izleyen olmak istemedi, yaşayan olmak istedi ve bu yıldızlardan 999 erkek ve kadın yarattı, kendi ateşten ruhunu da bu canlıların içine üfledi. Nef artık bir tanrı olmayacak bu halkın ruhunda ateşi yanacaktı. O halka Nef dendi ve öyle yaşadılar.

Çağlar geçtikçe Nef kökenini geçmişini unuttu. Her biri alevden ruhlarıyla farklı büyü güçlerine hâkim olan dört millete bölündü Ofan (İblisler), Malak (Zebani), Seraf (Cadı), Eloh (İfrit). Bu milletler imparatorluklar kurdu aralarında savaşıp ittifaklar oluşturdu. Ta ki ismi bilinmez bir Ofan kadim kökenlerini keşfedene dek. Nef atalarının fedakarlığını yanlış anlayıp tanrıların onların tanrılığını çaldığına karar verdi ve yeniden tek bir tanrı olabilmek için mücadeleye başladılar. Nef’in bu küstahlığı tanrıları kızdırdı ve onlar yer diyardan sürüldü. Tanrılar oluşan boşluğu güçlerinden feda ederek yeni bir mahlukatla doldurdular. İlva’nın kutlu toprağı, Relias’ın kutlu suyu ve Forn’un kutlu havasından insan yaratıldı. İnsanlık Forn’un kaosunu ve Relias’ın düzenini içinde taşıyor, İlva gibi bunların etkisiyle şekilleniyordu. Relias yıldızlarını bu yaşlanmayan canlılar karanlıkta gezmesin diye gök yüzüne saçtı.

Bu barışçıl insanlar Yer Diyar’a yayılıp Tanrıların sunduğu nimetlerden yararlanıp, meydan okumalarla mücadele ederken Nef fısıltılarla onlara ulaştı. Onlara büyüden ve kadim güçlerden bahsetti. Tanrıların onları bilerek güçsüz tuttuğunu ölümsüzlüklerinin değersiz olduğunu söyledi. Nef büyünün ötesinde tutkuyu, nefreti, öfkeyi ve İnsanların bilmediği başka duyguları vaat etti. İnsan nihayetinde baştan çıkıp Nef’le anlaştığında kadim kilit kırıldı, büyü ve yeni duygularla tanışan insanlar ölümsüzlüklerini kaybederken, Nef bir kez daha Yer Diyar’daydı.

Tanrılar bu haberi üzüntü ve öfkeyle karşıladı. Korkunç bir savaş Yer Diyar’ı sardı. Nihayetinde bir grup insan, tövbe eden Seraf ve tanrıların savaşçıları Kalim’ler geri kalan Nef’leri ve onları destekleyen insanları yenilgiye uğrattılar. Zaferden sonra düşmanlar sürülürken Yer Diyar’ın kuzeyi insanlara, güneyi ise tövbecilere, Seraflara verildi. Kalim’lerin bazıları insanlığın koruyucusu ve yol göstericisi olmayı tercih etti. Atheron alevden bir taht inşa etti ve kuzeyin tepesinde parlayan bu tahttan insanlığa onur ve savaşı öğretti. Fergon dağları mesken seçti ve insanlığa doğayla mücadeleyi, avlanmayı ve İlva’nın diğer yarattıklarıyla geçinmeyi öğretti. Nehirleri mesken seçen İştil ise İnsanları kaybettikleri ölümsüzlükleriyle yüzleştirdi. Onlara şifacılığı ve zayıflara yardım etmeyi öğretti.

Eski Tanrılar

İlva: Toprak ana. Denge. Doğa. Yaşam. Entler.

Forn: Hava. Kaos. Savaş. Ejderhalar. Bedensel güç

Relias: Su. Denizler. Düzen. Barış. Bilgi. Akıl.

Karanlık tanrı: Ome (neflerin kollektif tek bir varlıkmış gibi adlandırılmış hali)

Yeni Tanrılar (Nef savaşları sonrası)

Atheron: Güneş. Savaş. Adalet. İnsanlık. Işık. Anka.

İştil: Nehir. Şifa. Yaşam. İnsanlık.

Fergon: Dağ. Avcılık. Doğa.

Vojen: Zanaat. İnsanlık (Eskiden insan olan bir tanrı, hırsız ve düzenbazların koruyucusu)

Qhor: Büyü.